“Evimde migren ilacı var. Biri için almıştım. Verecek fırsatım olmadı.” Gülhane'de bir terasta kahvaltı ediyorum. Terasın karşısında deniz var eminim, göremiyorum. Eski kiremit çatılar, eski İstanbul depremi. Burası Türkiye'nin martı çığlığı. Elimi Gülhane'nin lağımına deniz görmeyen ellerine daldırıyorum. Güneyde zakkum, burada teras duvarına sarmaşık gibi astıkları saraypatı, ve martıları korkutan tramvay; martı çığlığı. “Çalıyorum bu cümleni” dedim, “bir şiir için”. Çünkü onun evinde bir migren ilacı var. Biri için almış. ...
KALDIM BÖYLE, ANLATAMIYORUM Cihangir'de seninle oturduğumda Cihangir nazik bir kadın oldu gözü kapanan ve karşımda tebessümüyle kızıllığı. 4'e kadar, İstanbul'da sessiz bir masal dinlerken dudaklarından odanda asla düşmeyen bir gün batımını ve böğürtlen kokulu sesini duyuyorum. Nefes nefese kaldım böyle, anlatamıyorum. 2021 - 21.00
Kıvırcık; sana ne kadarını anlattım bilmiyorum. Ömrüm bir video klibi gibiydi, ölüm üç şerit arası bir yol. Elimi tuttun; başını omzuma yasladın yine. Erken indi gece yarısı Eskişehir yoluna. Siyah bir alev gibi yuttun beni. Max FM, tekerrür eden yalnız bir nota, sen, ketum, kan kırmızısı bir fırtına; sessiz, kırılgan bir melankoli. Ağustos 2017
Comments
Post a Comment